Selamlar..
Bugün sizlerle bir filmi paylaşıp, izlemenizi tavsiye edecektim fakat biraz arastırayım derken bile çok üzüldüm...
Filmimiz "Toprağın Çocukları". İzlemediyseniz de duymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum. Gerçi genç ve yetenekli oyuncu kadrosuna rağmen, yapımcı ve muhteşem oyunculuğu ile Erkan Can'a rağmen filmin hak ettiği değeri göremediğini düşünüyorum...
Köy Enstitüleri'ne karşı yapılan yıpratma çalışmaları, buna karşılık eğitimcilerin sağlam duruşu, Köy Enstitüleri'nin yapısı ve ülküsünün konu edindiği bu filmi oldukça tarafsız buldum..
Bu tarafsızlığa karşılık, yobazların yaptıkları ve yapabilecekleri, aydınlık genç öğretmenlerin, yarınları yeşertebilecekken nasıl engellendikleri de en acı ve gerçekçi yanlarıyla vurgulanmış..
Filmi izlemeyecek olanlar ya da bilmeyenler için Köy Enstitüsü kavramından kısaca bahsedeyim. Bu kurumların kuruluş amacı; köylerden gelen öğrencilerin, yatılı eğitim görüp, okul binalarını dahi kendileri inşa etmeleri, el sanatları, müzik, tarım gibi yaşamın her alanını ilgilendiren bilgileri edinmelerini sağlamak. Ve bu öğrenciler de mezun olduğunda, kendi köylerine dönüp kendi okullarını kuracaklardı...
Bir hayal etsenize.. 73 yıl önceki seviyenin ne kadar altındayız.. O gün, köylere okul, öğretmen götürmeye çalışan, savaştan yeni çıkmış, yorgun ve fakir Türkiye Cumhuriyeti'nden, köydeki okulları kapatıp taşımalı eğitim yapan, öğretmenine "atanamıyorsan simit sat" diyen bir ülke haline geldik... Çocuklarımızın geleceğinden, alacağı eğitimden şüpheliyiz...
Gelelim benim neden sinirlendiğime... Geçen yıl vizyona giren bu filmle ilgili neler yazılmış şöyle bir bakmak istedim ve hemen karşıma bir karalama haber çıktı. Güya filmde kullanılan at ve taylar karda kışta başıboş bırakılmış... Bunun için de kimse gitmeyecekmiş filme.. Sevgili ekşi sözlükçüler, akşama kadar bilgisayar başındayken sahiden filmi sinemada mı izliyorsunuz? Bu kadar duyarlıysanız sokakta bulduğunuz kedileri de eve alıyor ya da dışarıda besliyorsunuzdur. At en değerli hayvanlardan biridir, dışarıda bulup da sahiplenmeyecek bir tek kişi söyleyin? Sanki doğadan kuş avlayıp filmde kullandılar! Sonra da öylece salıverdiler.. Elbette ki bir şekilde bir kurumdan getirtilip geri iade edilmiş hayvanlardır onlar. Erkan Can gerekli açıklamayı da yapmış zaten...
Diyeceğim odur ki o günkü zihniyetten bugüne değişen hiçbir şey yok.. Bir oyuncunun yapımcılığını üstlendiği, güç şartlarda çekilen, konusu itibariyle izleyicisinin az olacağı bir filmi desteklemek varken, karalamak neden? Bu bizim millet, tüketmeyip üretmeye ne zaman geçecek? Sanat üretemiyorsan bari fikir üret be kardeşim!
Cumhuriyet'in, Toprağın Çocukları'nın hayallerini hala gerçekleştiremedik, sizce de yeni umutlar alevlenmiyor mu? Açıkçası ben, "Gezi"den beridir, neslimden çok ümitliyim...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı coşku ile kutlarım..
Vikipedi bilgilerini de aktaralım..
Köy Enstitüleri'ne karşı yapılan yıpratma çalışmaları, buna karşılık eğitimcilerin sağlam duruşu, Köy Enstitüleri'nin yapısı ve ülküsünün konu edindiği bu filmi oldukça tarafsız buldum..
Bu tarafsızlığa karşılık, yobazların yaptıkları ve yapabilecekleri, aydınlık genç öğretmenlerin, yarınları yeşertebilecekken nasıl engellendikleri de en acı ve gerçekçi yanlarıyla vurgulanmış..
Filmi izlemeyecek olanlar ya da bilmeyenler için Köy Enstitüsü kavramından kısaca bahsedeyim. Bu kurumların kuruluş amacı; köylerden gelen öğrencilerin, yatılı eğitim görüp, okul binalarını dahi kendileri inşa etmeleri, el sanatları, müzik, tarım gibi yaşamın her alanını ilgilendiren bilgileri edinmelerini sağlamak. Ve bu öğrenciler de mezun olduğunda, kendi köylerine dönüp kendi okullarını kuracaklardı...
Bir hayal etsenize.. 73 yıl önceki seviyenin ne kadar altındayız.. O gün, köylere okul, öğretmen götürmeye çalışan, savaştan yeni çıkmış, yorgun ve fakir Türkiye Cumhuriyeti'nden, köydeki okulları kapatıp taşımalı eğitim yapan, öğretmenine "atanamıyorsan simit sat" diyen bir ülke haline geldik... Çocuklarımızın geleceğinden, alacağı eğitimden şüpheliyiz...
Gelelim benim neden sinirlendiğime... Geçen yıl vizyona giren bu filmle ilgili neler yazılmış şöyle bir bakmak istedim ve hemen karşıma bir karalama haber çıktı. Güya filmde kullanılan at ve taylar karda kışta başıboş bırakılmış... Bunun için de kimse gitmeyecekmiş filme.. Sevgili ekşi sözlükçüler, akşama kadar bilgisayar başındayken sahiden filmi sinemada mı izliyorsunuz? Bu kadar duyarlıysanız sokakta bulduğunuz kedileri de eve alıyor ya da dışarıda besliyorsunuzdur. At en değerli hayvanlardan biridir, dışarıda bulup da sahiplenmeyecek bir tek kişi söyleyin? Sanki doğadan kuş avlayıp filmde kullandılar! Sonra da öylece salıverdiler.. Elbette ki bir şekilde bir kurumdan getirtilip geri iade edilmiş hayvanlardır onlar. Erkan Can gerekli açıklamayı da yapmış zaten...
Diyeceğim odur ki o günkü zihniyetten bugüne değişen hiçbir şey yok.. Bir oyuncunun yapımcılığını üstlendiği, güç şartlarda çekilen, konusu itibariyle izleyicisinin az olacağı bir filmi desteklemek varken, karalamak neden? Bu bizim millet, tüketmeyip üretmeye ne zaman geçecek? Sanat üretemiyorsan bari fikir üret be kardeşim!
Cumhuriyet'in, Toprağın Çocukları'nın hayallerini hala gerçekleştiremedik, sizce de yeni umutlar alevlenmiyor mu? Açıkçası ben, "Gezi"den beridir, neslimden çok ümitliyim...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı coşku ile kutlarım..
Vikipedi bilgilerini de aktaralım..
#1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulmalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.[5][6][7]
Kapatıldığı 1954 yılına kadar Köy enstitülerinde 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam 17.251 köy öğretmeni yetişmişti."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder