30 Mayıs 2013 Perşembe

Misspera Inglot Alışverişi

Merhaba.. 
Günümü aydınlatmaya yetmeyen, yavrularla karşınızdayız.. 3 gün önce Misspera'nın yaptığı Inglot indirimi ile 15bjf allık fırçasını ve AMC Shine seriden 30 numaralı hafif altın ışıltılı bej renkli farı aldım. Bir gün sonra daha fazla markayı içeren, genel kapsamlı bir %50 indirim oldu, ıvır zıvır şeyler almaktansa bir gün önceden aklımda kalan kabukiyi almaya karar verdim. Elimde Ecotools ve Real Techniques'in kabukileri var ama onlar bu kadar sık kıllı ve yuvarlak şekilli olmadığı için dayanamadım almış bulundum.. Fazla pudra kullanmadığım için gereksiz bir yaklaşım ama az pudra alarak daha kapatıcı bir şekilde uygulamasını ümit ediyorum.. 
 Artık her evde bir Inglot far olacak! fikrinden yola çıkarak sitede kalan alınabilecek en uygun farı seçmeye çalıştım.. Krem rengi mat farını istiyordum ama bildiğiniz gibi ben Adana'da mağazaları olduğuna uyanana kadar adamlar, tezgahı toplamıştı bile :))
Bu arkadaş da mica, dimethicone, talc ve nemlenmeyi önleyici olarak silica içeriyormuş.. 32.99'luk ilk fiyatını düşününce pek hoş bir durum değil tabii.. Gözümde talc'ın zararını göremesem de yüzümde kullandığım pudra gibi ürünler kaşıntı ve gözeneklerde tıkanma yapıyor. Farlarda da tebeşirimsi yapının suçlusu bu arkadaş sanırım.. Far 2,4 gram ve 18 ay raf ömrüne sahip. Parmakla dokunulduğunda ince bir yapısı olmasına rağmen fırçayla uyguladığımda gayet kolay renk verdi. Yine de çok hoşlanmadım fazla ışıltılı gibi, bilemedim.. Baz renkleri sevdiğim için, her türlü kullanılır..
İkinci hayal kırıklığım allık fırçası oldu.. üzerinde naylon koruma olduğu için, bunu ilk çıkardığımda genişliği, metal sapı kadardı.. Daha geniş ve büyük bir fırça diye hayal etmiştim kendisini ama kullandıkça açılacak sanırım çünkü Bilgen'in uygulamalarında da kabuki daha tombik ve yuvarlak görünüyor..
Fırçalar Çin'de üretilmiş, marka ve kalite ne olursa olsun bu bana itici geliyor. Kalitenin dışında, insan emeğinin sömürülmesi gibi ama maalesef biz bunun dersini bile aldık.. İşletme batıyorsa, ucuz iş gücünün olduğu yere taşı!...
Hafif bir kokuları var ama şu anda yıkamayacağım çünkü fırçaların en güzel tarafları steril halde geliyor olması..
Acayip yumuşaklar! Benim için yumuşak fırça candır..
Kabuki ile beraber mini çantanın da geleceğini düşünmüştüm, forumlarda hediye edildiği yazılmış ama ya kalmadı ya da parayla satılıyor.. Neyse, ben kendisine bir kılıf uydururum :)
MP13MR50 kupon koduyla indirim devam ediyor. (Cuma gece yarısına kadar..) Yalnız kuponu tek seferde kullanabilirsiniz, çıkış yapmadan alacağınız her şeyi eklemiş olmanız gerek. Ben önce Inglot indirimi, sonra genel indirim kuponu ile aldığım için iki farklı alışveriş... Misspera en hızlı dönemini yaşıyor sanırım, ilk alışverişim 2, sonraki 1 saat içinde kargoya verilmişti!

Inglot'tan istediğim fırçaların çok az bir kısmını alırken bile elim titredi niyeyse :)) Fakat şu an hayatım dibe vurmuş durumda, bu yüzden bu yazıyı hazırladım ve ürünleri bir kenara bıraktım.. Aylar önce çok istediğim bu ciciler bile umrumda olmadı yani...

28 Mayıs 2013 Salı

Mim: Çocukluk Oyunlarımız

Mim yazma konusunda neden bu kadar tembelim acaba? Oysaki bu yazı için heyecanlanıp, aklımdan geçen her şeyi not almıştım ama notu kaybettim.
Konumuz "çocukluk oyunlarımız". Tarihe not düşülesi, hatırlanılası..
Her şeyden önce söylemeliyim ki ben, hiç çocuk olmayanlardanım.. Hep bir ağırlık, bir durgunluk, bir büyümüş de küçülmüşlük durumum vardı. Bu yüzden tek tabanca takılır, arada erkekleri döver, kızların oyunlarında adam kalmayınca, ara kedisi falan olurdum.. Asosyalliğim o zamandan kalma.. Hatta arkadaş edinmekte o kadar başarısızdım ki bir dönem yazlıktaki çocukların yanına yaklaşıp yekten "arkadaş olalım mı?" diyordum. Belki de çocuk da olsak, o zamanlar insanlara güvenmek ve sıcak ilişkiler kurmak daha kolaydı..
Çocukluğum fakir bir mahallede ama güzel bir evde geçti. Babamın bahçeli ev isteğiyle, eli, ayağı toprağa değerek büyüyenlerdenim. Oyunlarımıza sıkça konu olan mekanımız bahçe ve damdı. Kuzenimle fantastik oyunlar kurardık. Bahçedeki ağaçlar efendimizmiş, toprağı çapalamamızı istiyormuş falan :))
Bireysel takılıp, yalnız zaman geçirdiğim için oyuncaklarım ve bisikletim çok değerliydi. Oyuncakların birçoğunu parçalamış olsam da günümüze kadar sağlam ulaşan yüze yakın bebek, peluş, araba gibi oyuncağım vardır! Barbie'yi fakir bulur, Sindy'yi severdim. Güzel kızdı :) Boyunları ve bacakları kırılmasaydı daha da çok sevebilirdim..

Bebek koleksiyonum kadar, arabalarım da ciddi bir yer tutuyordu. Duvara çarpınca geri dönüp yoluna devam edebilen, ışıklı cafcaflı polis arabam hala favorim.. Sevgilimin klasik araba tutkusunu düşününce, evimizde böyle bir koleksiyon oluşacak sanırım. Makinacıların şanına yaraşır :)
Çocukluğum bisiklet sırtında geçmiş olsa da geçenlerde bir kere bindim, bir yerlerim kırıldı resmen :s O neymiş öyle ya.. Başımı alıp gitmeye hastaydım.. Sürekli kaybolur ve caminin minaresini hedef alarak evi bulabilirdim :) Yokuş aşağı inebilirsin bunu başarabilirsin, yok efendim hızlanmış salıncaktan atlayabilirsin falan diye salaklıklara kapılıp, çok kafa göz kırdığımı da eklemek isterim..

Kendi eğlence anlayışımı geçecek olursak, hatırlanması gereken halka mal olan oyunlardan en çok Yerden yüksek, Köşe kapmaca, Yakar top, Saklambaç, El kızartmaca, Taş kağıt makas, Tren gibi dizilip okulun bahçesinde arabacılık oynamaca, Aç kapıyı bezirgan başı (Bunun bir adı var mıydı?)
Bu oyunları ilkokulda kızlı erkekli her teneffüste oynardık. Bazı kızlar küçük gruplar halinde ip çevirir ya da lastik atlardı ama lastikten nefret eder tekerlemelerini falan bile bilmezdim. Asla o lastiğe dokunmadan hoplayıp zıplamayı, lastiği oradan alıp ön bacaktan dolayıp arkaya çevirmeyi falan becerememişimdir.. Bu yüzden çok zorda kalırsalar beni "ara kedisi" yaparlardı, ben de biri yanmasın diye dua ederdim :))

En sevdiğim oyunlar el oyunlarıydı sanırım. 4-5 kişi ellerimizi birleştirip, sırayla vururduk ve şöyle tekerlemeleri vardı..
"Başlıyoruz, Nelerden?, Renklerden..."

"Çatlak, patlak, yusyuvarlak, kremalı börek, sütlü çörek, çek yavrum çek, arabanı yoldan çek. Çekçek amca, burnu kanca, al sana bir tabanca. Tabancada kaç kurşun var? 10 kurşun var 1,2,3...."

"Oy gemici gemici de nerden aldın pirinci... Okulların içinde de ... birinci. Müdür beyin odası da karşı köye bakıyor. Bunu gören öğretmenler bize sıfır veriyor." 
Öyle miydi o? Ne saçmaymış yahu.. Bunu delicesine fazla oynadığımızı hatırlıyorum yalnız..
Başlıyoruz, bizim için tam bir komediydi. Sınıfımızın dahi çocuğu, göz renklerini sayarken "beyaz" demişti! :D

Kağıt üzerinde oynanan isim-şehir, SOS, adam asmaca da favorilerim arasındaydı. Acayip hayvan ve şehir isimleri kültürüm o zaman bir hayli artmıştı, çok uzun zamandır oynamadım. Zaten bu oyunları oynayacak kadar insanı bir arada göremiyorum hiç :) Günümüze uyarlarsak, belki bir Tabu, Scrabble falan değildi ama güzellerdi be..
Defterlerimin arka sayfalarında mutlaka SOS kareleri olurdu, bir de fal bakardık, tam bir salaklık..
Bozuldukça aldığım yegane oyuncağım Sanal bebek ve Game boy idi. Aslında bendeki Brick Game ama ben onu hep Game boy diye biliyorudm niyeyse :)) Tabii ki gece gözümü kapatınca, tetris parçaları aşağı iniyor ve araba yarıştırıyordum! Bugün, çocuklarımızı play station ve bilgisayar oyunlarından uzak tutmamız gerektiğinin en büyük ispatı aslında..
Son olarak, satranca hiçbir zaman kafam basmadığı için, erkek tavlası, asker tavlası, bilimum dama çeşitleri, kızma birader, yılan merdiveni, amiral battı gibi oyun setleri içinde bulunan oyunlara bayılırdım. Kızma biraderde çok adam ağlattım :) Erkek tavlasında da en büyük zevkim erkekleri yenmek, çünkü bileğim çok iyidir, zarlarım şanslıdır. 
Mimi yazan diğer arkadaşlar körebe, elim sende, yakar top gibi oyunları uzun uzun yazdılar ben de aklıma gelen diğer şeyleri yazayım dedim.. Bence bu mimi herkes yazmalı mesela buradan başlayalım :) 
En naif blogger Şebnem, hepimizin Sevda'sı, Gülbeşeker,  Didem örtmeniimmm :) Kendinin Ruj Doktoru, Weba, Cemre, Ne Giysem, JanJan, Elzem Elzeemmm niyeyse sana Orçun modunda seslenmek istiyorum :)
ilk defa bu kadar uzun mimliyorum sanırım, mimledim gitti :)) Yazmadınız di mi? Görmediysem çok sövmeyin :P Ve ihaleye katılıp, arttıran herkesi görmek isteriz..
Yalnız beni kimin mimlediğini unuttum, özür dilerim :(
Sevgili Baykuş'un Notları mimlemiş beni :) Bloguna bakmalısınız, bu şahane bilim insanının gezi yazılarını ayıla bayıla takip ediyorum..

Webaaa yavrum, blog linkini kıskanıyorum :)))

Son dipnot: Okan Bayülgen çelik çomak, beştaş gibi unutulan eski oyunlar için, şehir şehir gezip fotoğraflar çekiyordu. Bir kurum ya da Unicef gibi bir kuruluşun projesiydi sanırım. Birileri para için kendini yırtarken kültürel mirasımız adına bunun düşünülmesi ve hayata geçirilmesi bu dünyanın hala o kadar kirlenmediğini gösteriyor.. 

Sevgiler Seço :)

24 Mayıs 2013 Cuma

Golden Lady&Golden Rose Jolly Jewels Alışverişi

Bu bebekler piyasaya çıktığında standa şöyle bir baktım "cıkss bir ojeye 5,75 verilir mi?" dedim.. E o zaman niye daha önceden 10 liraya Sally Hansen almışlığın var derler adama.. Daha önceden bahsettiğim gibi belli konularda çok cimriyim, ayran gönüllü olduğum için bir tane olsun, sağlam olsun insanı değilim... O yüzden 10 liralık 6-7 tane maskara alıp aynı anda kullanmak falan gibi saçmalıklarım var...
Büyüyünce geçecek biliyorum :) Artık indirimlerden bir şey almayıp, ürün bitirdikçe kaliteli ürün alma gayreti göstereceğim.. Alacak bir şey de bırakmadım zaten..
Ben bu altın rengini sürüp düğüne giderim arkadaş...
Neyse, bu yavrulara dönecek olursak kendilerini pahalı bulduktan sonra, China Glaze'in bir takım ojelerine ağzımın suyu akarak bakarken buldum kendimi.. Oje ve parfüm tutkum olmamasına rağmen, küçük bir oje ordusu oluşturduktan sonra, artık düz renklerden sıkıldım ve China Glaze'in hologramlı, dokulu, efendim simli, dallı, pullu, güllü ojelerine iç geçirmeye başladım. Ama alamıyor olmam gibi teknik bir sorun var :) 
Hatta Kermit ve Mamontenka'nın çekilişinden indirim çeki kazandım, kendimi bir iki oje ile sınırlandırabilirsem kullanacağım :)
 Renkleri elli milyonuncu görüşünüz ama değişiklik olsun diye elimin hamuruyla nail art işine bulaştım :s Süngerle baskı tekniği ile yapıldığını düşündüğüm uçlara daha yoğun uygulama işini, sadece ojenin fırçasını kullanarak yaptım ve aşık oldum..
Tırnaklarımın ortasından itibaren ojeleri hafifçe sürdüm, pulları tırnak ucuna doğru ittim. Oje şişesinden pulları yoğun olacak şekilde tekrar alarak, tırnak uçlarıma tamponlayarak uyguladım... Böylece french'imsi bir görüntü oluşurken pullar da tırnağa iyice yapışmış oldu. Ve son olarak NYC turbo top coat uyguladım. NYC üst cila ve french renkleri inanılmaz bir parlaklık veriyor...
Adanalılar için, ojeleri Real'deki Golden Rose standından 5 küsur liraya aldım. Gratis'lere yeni seriler gelmiyor niyeyse..
Hatta bunları alırken Holiday serisi gelmişti ama dokulu olacağını hiç düşünmediğim için ojelerin yüzüne bile bakmadım ya ona yanarım...
Golden Lady ojeleri ise çok acayip bir yerden Groseri marketten, yani yerel süpermarketimizdeki standdan aldım.. Serilerine göre 1,5-2 lira arasıydı fiyatları. 
 Golden Lady'den ilk defa bir şey alıyorum. Yalnız stand kurulduğunda makyaj ürünleri acayip ucuzken şu anda uçmuş durumda. Yerlisinden, ithaline her markanın bizi ne derece kazıklayabildiğinin en canlı kanlı örnekleri...
Neyse.... İlk üç oje Ocean serisinden, ne koktuğunu tam olarak çözemedim.. Kokulu asetonlar gibi, delicesine kalıcı ve yoğun bir koku, birçok kişiyi rahatsız edebilir... Bir de kokulu oje hiç kullanmadıysanız, denemek için şişesini açıp koklamayın, ciğerlerinize yazık.. Bu ojelerin kokuları kuruduktan sonra belli oluyor, ojenin kendi yapısındaki koku uçtuktan sonra daha belirgin oluyor diyelim..
19 numaralı renk mavi tonu baskın olan koyu bir lila. Essence koleksiyonlarından belki kullanabilirim diye çok renkli ojeler aldım, bir süre bakıştıktan sonra çekilişlerime ekledim :) Ama bunların renkleri canlı olmasına rağmen bas bas bağırmıyor, soft bir duruşları var..
 Elime sürerken tersten gitmişim.. 19 numara en sağdaki.. O halde sağdan sola gidelim..
23 numara çok güzel bir renge sahip, cam göbeği-mavi arası bir rengin üzerinde turkuaz ışıltılar var, fotoğrafa pek yansımadı, zaten eldeki duruşu da çok belirgin değil ama çok hoş...
22 numara petrol mavisi, gece mavisi gibi, yok bu olmadı :s
27 Green apple serisi, bunlar seri mi bilmiyorum ama üzerinde öyle yazıyor :s Açık nane yeşili gibi bir renk.. Geçen gün Pembe Defter'in de söylediği gibi niye nane yeşili diyoruz biz buna? :)))
Ve son olarak 32 numara bej üzerine çok hoş ve ince altın ışıltıları olan bir oje, bu da coconut yani hindistancevizi kokulu..

Temmuzda Amerika'dan dönecek birini buldum nasıl mutluyum anlatamam :)) Bir tanıdığımızın kardeşi Manhattan'da limuzin şoförüymüş, yemin ederim bilmem nerenin CEO'sundan daha havalı geliyor kulağa! :D Hatta PS: I Love You filmini hatırlattı ve bunu duyduğumda ilk hayalim, bütün Amerika'yı hallaç pamuğu gibi attıktan sonra, alışveriş torbalarım yanımda, elimde bir kadeh içkim, caddelerde gezinmek oldu :) Amerika'ya karşı hiçbir özentim yok, hatta nefret ediyorum ama sırf şu alışveriş olaylarını kıskanıyorum.. Yoksa bizi koysalar Manhattan'nın göbeğine geçin bakalım nasıl geçiniyorsun... Nasıl Sephoralardan çıkmıyorsun... 
İşte böyle, kendi çapımda alışveriş listesi oluşturmaya başlarım, iherb'e ben de dadanayım artık :)
Bir de Amazon'un ücretsiz kargo nimetinden faydalanmak var tabii..

21 Mayıs 2013 Salı

Favori Göz Fırçalarım

 Başlığa nisan favorileri yazmaya utanıyorum artık :)) Gerçi indirimlere rağmen mayısta aramıza katılan yeni fırça olmadı :)
Gördüğünüz gibi çok temel fırçalar kullanıyorum. Tek renk farı göz kapağıma uygulayıp, sadece kalem ya da eyeliner uyguladığım günlerde The Balm Give Crease a Chance'in geniş tarafını, Amazon'dan aldığım Ecotools altılı göz fırçası setindeki Large Eye fırçayı ve Coastal Scents classic shadow large natural'ı kullanıyorum. Coastal'ın bu doğal kıllı fırçaları zaman zaman kıl döküyor ama gayet yumuşak olduğu için çok memnunum..
Dar göz çukuru bölgemde gölgeleme ya da geçiş rengi kullandığımda ise sağ alttaki gibi açılı fırçalar kullanıyorum. Ecotools ve Coastal Scents'ten yine.. Ecotools göz kapağına ve kaş altına far uygulamak için de başarılı, yeterli genişlikte.. 
Bunlardan başka göz çukuru için The Balm fırçamın duo fibre tarafını ve Essence smokey brush'ı da kullanıyorum fakat Essence fırçalardan çok hoşlanmıyorum.. Sentetik olduğu için biraz sertler, ilk aldığımda bir iki kıl dökmüştü ve gözüme batıp canımı acıtmıştı, siyah olmadığı için pek belli olmuyor.. Ve en siniri her yıkamada suyu mora boyuyor hala..
Dağıtma fırçası olarak Ecotools dörtlü setteki fırçayı çok seviyorum. Bilgen'in meşhur fırçası olan pro blending blending fluff'ı çok merak ederek almıştım, elimde iki tane var ama biri çok sert, diğeri az kullanılmış olduğu için mi yumuşak bilmiyorum ama benden başka herkes çok memnunmuş :) Bir Seçil klasiği daha...
Bu sebeple Coastal'ın yine doğal kıllı fırçalarını tercih ediyorum..
Kaş doldurma işlemi yapmadığım için, kaşlarımı yola getirmek için sadece Rossmann'dan aldığım ama markasını unuttuğum hepimizin bildiği fırçayı kullanıyorum :) Çok kaliteli değil tabii ki sapı oynayıp duruyor. Bunun yerine benzer fırçalı, biten bir maskaranızın fırçasını da kullanabilirsiniz..
Kesik eyeliner fırçası olarak Essence ile başladım fakat kılları yeterli sertlikte değil sanırım, uygularken kıllar sağa sola dağılıyor gibi.. Bu yüzden Coastal'ın açılı ve kesik uçlu fırçalarını çok beğendim.. Elf'ten mineral ve normal seriden düz eyeliner fırçalarım da var fakat mineral serideki çok küçük bir fırça, çok uğraş gerektiriyor. Detaylı ve ince uygulama için çok iyi.. Normal serininki daha büyük ama çok da kalın bir fırça, eyelinerdan ziyade kaş doldurmak ve kalem dağıtmak için, hatta alt kirpik dipleri için smudge brush olarak kullanılabilir..
Fotoğrafta olmayan fırçalar hakkında bile konuşup, lafı uzattıktan sonra sonuca gelirsem, yurt içinden pek fırçam yok. Size de paypal ile Amazon ve Coastal Scents'ten alışverişi tavsiye ederim.. Paypal ile kaybolan postalarınızın parasını geri alabiliyorsunuz. Ben direk kredi kartı numaramla aldım ve bir sorun yaşamadım. Paypal konusunu iyice araştırarak karar verebilirsiniz...
Sevgiler..

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Akne, LDL, Polikistikover Aşk Üçgeni..

Cehennemimsi bir Adana gününden merhaba...
Bir kısır döngünün içinde çıldırmaya yüz tuttum :)
Uzun zamandır yüzümde tek tük ve omuzlarımda vs akne sorunu yaşıyordum ama doktora gitmeyi erteliyordum. Çünkü neredeyse göz doktoruna bile gitsem senin bir şeyin yok, psikolojik diyecekler..
Uzun yıllar polikistikover yani bildiğimiz basit yumurtalık kisti tedavisi kapsamında, piyasadaki her çeşit hormonu kullandım. Tabii ki kendi isteğimle değil, doktordan doktora sürüklenerek...
Bununla ilgili pekçok tedavi yaklaşımı okudum, hatta en son kadınlar kulübünde hacamat falan diye bir şey okudum, yok ilişkiye girmeden orana burana şunu sür, bunu iç her türlü kistte çocuğun olur şeklinde yazmışlar bir de bunu dini konulara bağlamışlar.. Online forum değil de kanlı canlı bir şey olsa kafa atacaktım yani..
Bu sendrom bir kısır döngü.. Şeker hastası olmadığınız halde, insülin direnci oluşuyor ve vücudunuz şeker hastasıymış gibi tepki veriyor. Testosteron seviyesi, kadınlar için normal seviyede bile kalsa belirtileri olan erkek tipi saç dökülmesi, tüylenme, kilo alma, akne sorunları görülebiliyor ya da birlikte görünüyor...
Yaklaşık 10 farklı kadın doğumcuya 7 yıl boyunca gittim, suratınıza bakıp ilaç yazma potansiyeline sahipti birçoğu.. Hastalığın nedenini bilmiyorlar, bünyeye bağlı diyorlar. Ailevi bile değil yani.. Herhangi birinde, herhangi bir şekilde ortaya çıkabilirmiş, güya!
Ayrıntılı hormon ve enzim tetkikini yapmak işlerine gelmiyor, birçoğu o sonuçları değerlendirebilecek durumda değil.. Basit bir kan tahlili yaptırıp, bir sürü yüksek ve düşük değer varken doktorun suratınıza bakıp "bir şey yok basit bir kansızlık ama ilaca gerek yok" demesinden daha kötü bir durum.. Para kazanabilecekleri sezaryen ya da tüp bebek hastası değilim, bu sebeple de Türkiye'de kadın hastalıklarının umursanmadığını, doktorların sadece doğuma endekslendiğini düşünüyorum.. Kimse kusura bakmasın, bazen gördükleri şiddet hiç de haksız değilmiş gibi geliyor..
Endokrin uzmanına gidiyorum, Tahlil yapabilmemiz için, 6 ay hiçbir hormon almaman gerek diyor, 6 sonra gidiyorum hormon tahlili yaptırma ihtiyacı bile duymadan "ben senin belirtilerini biliyorum" diyor ve bu kadın Başkent Hastaneleri gibi bir kurumda çalışabiliyor..
Regllerim çok gecikirse kullanmam üzere bir ilaç verildi, bunun dışında tedavi yok.. Çocuk doğur geçer diyorlar. Eminim, bu sorunu yaşayanlarınız bu cümleyi gittiğiniz doktorların yarısından duymuşsunuzdur..
Çocuğunuzun olabilmesi için de sizi tedaviye alıp, oradan da para kazanıyorlar. Oysaki doğal yöntemlerle gebe kalabilen pek çok pcos'lu var..
Ben şu andaki belirtilerimden rahatsız olduğumu "çocuk doğurana kadar" bu belirtileri baskılayıcı bir tedavi istediğimi her doktora söylesem de varılan tek sonuç var; düzenli uyku, düzenli beslenme, şekerinizi yükseltmeyecek glisemik indeksi düşük gıdalar tüketmeniz, spor yapmanız...
Yani iş yine bizde bitiyor.. Kilo vermeyi desteklemek için de metformin ilaçlar verebiliyorlar. Bu da yine Allah'a emanet... Normalde şeker ilacı ama onlara o kadar da zararlı görünmüyor, direk verebiliyorlar.. :)
Saçlarımdan ümidi kestim, oldukları kadarı bana yetiyor artık. Akneler için bugün cildiyeye gittim, "senin sorunun hormonal, nasıl tedavi etmezler?" dedi. Roaccutane ya da acnegen başlayalım dedi fakat tahmin ettiğim üzere, tahlil sonuçlarımda LDL yüksek çıktı. Bu yüzden başlamadık, dahiliyeye gönderdi. O da kolestrol ilacı vermedi, gençsin dedi, diyet verdi. Normalde fazla et yemem, yağlı yiyemem ama karbonhidratlar da şekeri yükselterek kötü kolestrolü yükseltebiliyormuş. Bu yüzden karbonhidrat yasak, 6 hafta kadar diyet ve yürüyüş yapmam gerekiyormuş. Roaccutane gibi bir ilaca başlamak için bile benim çile çekmem gerekiyor :s Hiç kusura bakma cicim temmuzun ağustosun göbeğinde içmeyeceğim seni..
Sonuç olarak doktorlar aralarında anlaşamadı, tüm sorunlar birbirini tetikledi. Ben yine elimde bir imex ve başka bir kremle geri döndüm :)
Polikistikoverlilere tek tavsiye edebileceğim düzenli uyku, sizin tavsiyelerinizi de almak isterim..
Akne içinse zaten temizlemeyle ya da kullandığımız dermokozmetik toniklerle falan ilgisi yokmuş. Sebum salgısı hormonlardan etkilendiği için, dışarıdan yaptığım şeyler sorunu çözmeyecek..
Son 10 gündür Sudocrem kullanıyordum, çok mucizevi bir ürün değil bence ama geceleri kullanınca sabaha biraz söndürmüş oluyor akneleri. Burun çevresi kızarıklıkları ve bir iki çil şeklindeki güneş lekesinde de deniyorum, bir sonuç alırsam yazarım..
Sevgiler..

EDİT: Bu yazıyı yazdığımdan beri herhangi bir kadın doğum ya da endokrin uzmanına gitmedim. Akne için 3 ay roaccutane  kullandım, ciddi faydasını gördüm. Yan etkisi çok fazla ama benim için tek çözümdü. Tüylenme için, lazer forever! Regllerim bilinmeyen bir şekilde düzene girdi. Yıllarca içirdikleri doğum kontrol ilacı sebebiyle sağ mememde fibrokistik yapılar var, arada ağırıyor. Kendinizin doktoru olmayı öğrenin, karbonhidratı azaltın ve yağ dokusunun da bir endokrin bezi gibi çalıştığını unutmayın. Yani düzenli beslenme ve stresi azaltma çabalarım bende işe yaradı. 

19 Mayıs 2013 Pazar

La Ligne Diş Macunu?

Gratis alışverişlerimde paylaştığım gibi La Ligne saç ürünlerinden ve vücut losyonundan memnunum bu yüzden son indirimde diş macunları ve diş duşunu da aldım. Diş hassasiyetim olduğu için beyazlatıcı diş macunlarını ara sıra kullanabiliyorum. Bu ürünleri kullanıp sorun yaşayanınız var mı? Haftasonu olduğu için henüz doktora gidemedim ama çok saçma bir durum var.. Dün gece iki saat içinde diş etlerimde ciddi bir sorun oluştu. Akşama kadar yiyip durduğum yumuşak kurabiyeyi ısırdığımda çenem çok ağırınca fark ettim. Çok detaya girmeyeyim, acıklı bir konu :) Sadece kullanıp sorun yaşayan var mı, sorun diş macununda olabilir mi diye merak ettim.. Tabii ki doktora giderken onu da götürüp soracağım.
Konuyu, yüzüme kullandığım kozmetiklere bağlayan babama da sevgilerimi iletirim...
Doktorcum sağ olsun diş macunun markasını bile sormadı :) Bir yıldır diş temizletme işlemi yaptırmadığım için diş etleri biraz zayıflamış. Hiç diş temizliği yaptırmayanlar var, onlar nasıl yaşayıp gidiyor diye düşünüyorum, sanırım Adana'nın havasından suyundan bu haldeyiz :))
***
19 Mayıs ile ilgili yazıp çizebileceğim çok konu var fakat moralim yerlerde kafamı toplayıp yazamayacağım. Tek söyleyebileceğim "19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı"nı kısalta kısalta, korka korka Gençlik bayramına indirgeyen, onu da gençlere her  yıl zehreden, halkın milli bayramlarını hafife alıp korkutup, sindirmeye çalışanlar, bugün Sıhhiye'de toplanıp Kızılay'a taşan kalabalıkla cevaplarını almışlardır sanırım.. Türk Milleti'ni koyun zannettiğiniz yetti. Gazi Mareşal Mustafa Kemal'in adını anmaktan korkmuyoruz, çünkü O'nun çocukları, Cumhuriyet çocuklarıyız!
Atam, yeniden doğuşumuz neden 19 Mayıs olmasın?
Doğum günün, bu millete kut'tur Atam..
***
Adana'da yaşanan kaza ve hayatını kaybeden akrobasi pilotu için çok üzgünüm.. Olayın gerçekleştiği yer, organize sanayi bölgesi yakını, yani şehirden uzakta. Böyle bir etkinlik için katılımın az olacağı biline biline, gerekli güvenlik önlemini -şehir dışında bile- sağlayamamaları inanılır gibi değil...

17 Mayıs 2013 Cuma

Nisan Favorileri-Makyaj Malzemeleri

Mayıs ayının devrilmeye yüz tuttuğu şu günlerde Nisan favorilerinden devam ediyorum..
Bu arada twitterda takip eden erkeklerden bile blogumu okuyup çok beğenenler varmış, şaşırdım. Bari kozmetik konularını okumayın beyler :) Ya da okuyun, neler çekiyoruz görün :)

1-Kendin yap BB krem:
Asırlardır bitmek bilmeyen Clinique DD Gel'in üzerine Maybelline Affinitone, Rimmel Stay Matte'den bir tutam ve Clinique even better numunesini ekledim. Maybelline ve Rimmel'in pudralaşmış gibi görüntüsünden nefret ettiğim için jel bazlı bir nemlendirici ile karıştırdım, hem duruşu çok iyi oldu hem de uygulaması daha kolay.. Nemlendiriciyle yaklaşık aynı oranda olmasına rağmen, benim diyen BB kremden daha kapatıcı oldu. BB'lerin içindeki fondöten oranını buradan hesaplayın artık... :)

2-Inglot Makyaj Bazı
Ben Adana Inglot'a gidene kadar mağaza kapanınca bu yavruyu 10 liraya Markafoniden almıştım. Bir süre kullanmaya kıyamadım. Sonra sabah akşam kullansam yine de bitmeyeceğini fark ettim. Ağırlıklı olarak silikon içerikli. Sürünce vıcık vıcık yağ sürüyormuş gibi hissediyorum. Biraz bekleyince yumuşak bir doku oluşuyor cildimde. Çok sağlıklı bulmasam da hafif gözenek problemi ve karma cildin kurulukları nedeniyle kolay fondöten ve allık uygulamamı sağlıyor.. Gözenekler üzerinde müthiş etkileri var diyemem..
3-Loreal Caresse 102 Mauve Cherie
Yumuşacık yapısı, muhteşem kokusu, hafif saydam rengiyle aşık olduğum ruj.. Mora kaçan koyu fuşya gibi, koyu pembe gibi bir rengi var. İlk kez böyle bir renk deniyorum, iddialı renkler doğru makyajla kullanıldığında gerçekten güzel oluyormuş :)

4-Avon Perfect Kiss Peach Peck
Gördüğünüz gibi renk konusunda baharlık, kışlık gibi bir ayarım yok :) Ama bu renk gerçekten baharlık ve yazlık.. Perfect kiss serisinde 24 renk olsa da 3 farklı yapıda olunca seçim yapmak biraz zor oldu, bu yüzden açık renk seçtim. Benim dudak rengimde pek belli olmuyor ama güzel bir renk. Yine çok güzel kremamsı kokulu, ıslak bir duruşu var...

5-Max Factor Creme Puff 85 Light 'N' Gay 
Çok açık renk ve pembe alt tonlu bir pudra. Bu bile sevmemek için bir neden.. Bence ağır bir pudra, sevdalıları çok ama niye çok bilmiyorum :) BB krem üzerine kapatıcılığı arttırmak için sabitleme pudrası uygular gibi geniş fırçalarla, az miktarda kullanıyorum. Kabuki ya da süngerle daha kapatıcı uygulayanlar varmış, bence bu çok ağır bir uygulama.. İnternetten indirimli ve bu kadar popüler olduğu için almıştım. Bir daha alınmayacak.. Niye favorilerde derseniz, hem bitirmek için sık kullanıyorum hem de yorumumu paylaşmak istedim. Max Factor'ün bu paraları hakkettiğini düşünmüyorum.. Elimde bir de Translucent rengi var ama isminden yola çıkarak transparan pudra diye almayın :) Buğday tenlere uyacak kadar koyu.

6-Essence Gel Eyeliner 01 Midnight in Paris
Siyah ve ışıltılı gri olanını kullanıyorum ikisinden de memnunum. Siyah olanı sürekli kullanıyorum, yani her ayın favorisi :) Yumuşak sürümlü, fırçaya yeterince aldığınızda yağ gibi kayıyor, yağlı ve düşük göz kapaklarıma rağmen oldukça kalıcı. Bundan daha pahalı jel eyeliner denemedim, şu an için ihtiyaç da duymuyorum..

7-Rival De Loop kahverengi eyeliner ise renk olarak çok sevdiğim ama yapısına pek bayılmadığım bir ürün.. Aldığımda Essence gibi yumuşak sürümlüydü ancak üst tabakası kurumaya başladı, yine de ürünü fırçaya alınca rahat uygulanıyor.. 
Rengi çok kızıl tonlu gibi görünüyor kutuyu açınca ama uygularken daha koyu bir kahverengi.. Tannesi'nin tavsiyesiyle Essence 02 London Baby bulamayınca, yerine bunu aldım gitti :) 
Özetle ikisi de fiyatlarına göre iyi iş çıkarıyor 8-10 lira arasılar..

8-Rival De Loop Natural Touch Concealer 01
Yine bloglarda çok popüler olduğu için aldığım bir ürün. Çok yoğun yapılı, kremsi, azıcık sürmem yetiyor, ten rengiyle bütünleşiyor. Kapatıcıyı üçgen süngerle tamponlamayı sevdiğim için bu arkadaş biraz açık renk kaçıyor, tek sevmediğim yanı bu..

9-Rival De Loop Revital Q10&Collagen
Tam adını yazmam birkaç sayfa sürecek sanırım :s Özetle Q10 içeren kapatıcılı göz kremi... Kapatıcılığı bana yetiyor, içeriğinden dolayı olsa gerek ilk sürüldüğünde biraz yanma yapıyor rengi çok iyi bütünleşiyor, zaten tek renk, bu yüzden koyu tenlere uymayabilir.. Çok yoğun bir krem, mercimek tanesi kadar bir gözaltı için yeterli oluyor, bir sene kullansan yine bitmez yani :) Parfüm ve paraben içermiyor, 15 ml 10 lira civarında almıştım.. 

10-Urban Decay Primer Potion Original 
Detaylı yazmama gerek olmayacak kadar paylaşıldı sanırım :) Kıyabildiğim günlerde favorimdi! Essence kadar göz kapağı rengini eşitlemiyor ama onun gibi çizgilenmeye neden olmadığı için çok memnunum..

11-Essence I Love Stage
Gratis açıldığında ilk aldığım ürün bu oldu sanırım :) Hiçbir şey kullanmamaktansa en azından bunu sürüyorum. Yüzümü yıkadıktan sonra değil de gün içinde makyaj yapıyorsam, makyajdan önce göz kapaklarımı Bioderma Sebium H2O ile siliyorum, yağlanma dolayısıyla çizgilenme sorunu azalmış oluyor.. 

12-Eyeliner kullansam bile göz kalemi sürecek bir yer mutlaka bulunur :)
Daha önce blogda yazdığım gibi ten rengi kalem kategorisinde favorim Oriflame nude kohl kalem... Sürümü gayet yumuşak, alt kirpiklere bulaşmıyor. Seviyoruz onu :)
Oriflame Nude- Essence Hot Chocolate- Essence I Love Rock- Flormar Smokey Eyes- Essence Stays No Matter What/Smokey Grey

Görselde çok net görüldüğü gibi en simsiyahı Essence I Love Rock. Göz içinde renk vermeyen kalemlere çok ayarımdır. Bu kalem gözün altında, üstünde, içinde dışında her yerinde aynı siyahlıkta :)
Fotoğrafın üstte kalan kısmında Flormar kalemi iki kat halinde uyguladım, fotoğrafı bütürseniz fark daha iyi görünüyor. Arka fırçasıyla dağıtınca daha da açılıyor bu renk. Göz içine uyguladığımda akma yapıyor, çoğu kişi akmıyor dese de ben pek sevmedim.. Flormarın normal seri göz kalemi daha sert olduğu için göz içinde o daha kalıcı bence.. Amacına uygun olarak, üst kirpik dibine uygulayıp dağıtıyorum ve tek renk farla bu şekilde kahve ve siyah kalem dağıtma işini çok yapıyorum :)
Essence'in stays no matter what water proof seriden sadece smokey grey rengini almıştım. Grinin her tonu kabulümüzdür, rengi ve kalıcılığı açısından favorim ama kalem çok zor açılıyor ve üst kirpik dibine sürmek için sürümü biraz sert...

13-Veee maskaralar... 
Essence Get Big Lashes Volume Boost Mascara, aldığım zaman bir miktar sövmüştüm :) Kocaman fırçalı maskarala bayılyorum, bunun da eliptik, kıl ve büyük bir fırçası var.. Kokusundan nefret ediyorum :s 
Büyük fırçası sayesinde tek tek ayırıyor ve kirpiklerimi yapıştırmıyor. Çok dolgun olmayan uzun kirpikler oluyor yani.. 
Hem sevilesi hem sevilmeyesi.. Sık ve uzun kirpikli hanım kızlarımız sevecektir :)

Maybelline One By One maskara silikon fırçalı kısadan uzuna giden gayet sık çıkıntıları var. Gerçekten tek tek ayırıyor. Hastasıyım! kıvırıp, uzatıp, azıcık da dolgunluk veriyor.

14-Divinia Temizleme Mendili
E en son makyajı silelim artık :) Elimdeki Cala yığınağına rağmen, favorim Divinia. Aslında mendilin boyutu küçük ama sıvısı makyajı çözme konusunda çok iyi.. Cala'dan daha ıslak bir mendil. Bir alana ikincisi %50 kampanyası ile almıştım, tekrar indirimde bulmazsam almam..
İşte böyle, mayıs ayındaki indirimlerle kullandıklarım değişse de bitirmeye çalıştıklarım ve favorilerim bu yönde :) Allık eklemedim, allıklarımın hepsi yeni olduğu için elime ne denk gelirse onu kullanıyorum genelde.. Ama favorim Fratboy ve Downboy :)

16 Mayıs 2013 Perşembe

Cherry Culture NYX Alışverişim Geldi !

Çok mutluyum sevgili seyirciler.. Zira bu alışverişimin geleceğine dair içimde en ufak bir umut yoktu.. Daha önceki, iki fırça alışverişimde hiçbir sorun yaşamadım ve çok hızlı geldi fakat Cherry Culture'dan takipsiz posta ile aldım ve sanırım uluslararası paketlerde geri ödeme yapmıyorlar. Paypal ile almadığım için ve gümrükte güvenliğin arttırılacağını düşündüğüm için param boşa gitti diyordum ama yeterince iyi bir sürede geldi..
Cherry'den daha önce alışveriş yapanlar bilirler, benim gibi ilk kez deneyecekler için bahsedeyim. Siparişinizi verdikten sonra bir kaç gün "in progress" aşamasında kalıyor, yani paketinize tüm ürünlerin sağlam bir şekilde eklendiği inceleniyor ve emin olunuyor. %40 indirimin yoğunluğu nedeniyle olsa gerek ben 5 gün bekledim bu sürede. 5 Mayıs gecesi verdiğim sipariş 10 Mayısta kargolandı. Ve bugün itibari ile 16 Mayısta ellerimdeler :)

Allıkların her biri 6 dolar, ruj 4 dolardı. Bunlar üzerinden %40 indirim uygulandı ve 11,43 kargo parası eklenince sonuç pek değişmedi :) Toplamda 28,23 dolar ödedim ki NYX'i alabileceğim en düşük tutar buydu.. Küçük bir koli içinde, delikli tuhaf kağıtlara sarılmış olarak geldi. Gördüğünüz gibi hiçbir zarar yok, sadece bir allığın koruma bandı yoktu ama o da dokunulmuş falan bir ürün değil..
Paraben ve talc içerdikleri için indirimsiz almazdım. Almamın tek nedeni kremsi dokuda olduklarını okumuştum öyle olmalarını umuyorum..
Alışveriş sırasında sipariş notu ekleyemiyorsunuz, sonradan da bir şey söylemediğim halde "Artistic Supplies" yazmışlar ve tutarı 6 dolar göstermişler. Yasak sonrası Türkiye'ye gönderim durmuştu, bu yazı bize özel mi bilmiyorum ama çok ince davranış :)
Allıklarım NYX Rouge Cream Blush 02 Natural, PB06 Peach, PB03 Angel, PB16 Chocolate Mosse. Toz allıklar 4, krem allık 3,5 gram. Benim için yine de bitmeyecek allıklar ama paketleri çok küçük yahu, hiç göz doyurmuyor :) Tabii ki yanınızda taşımak için çok ideal.
Angel, Natural ve Peach toz allıklarda hep gözüm vardı. Bu kadar popüler ürünler olmasına rağmen renk gösterimlerinden anlamak zor, seride ışıltılı allıklar falan da olduğu için riske etmeyip en açıklarından seçtim.. Daha sağlam bir makineyle tek tek paylaşırım ama kısaca özetlersem Chocolate Mosse'un bembeyaz hatunlar için daha iyi bir kontur rengi olacağını düşünüyorum. Muhteşem Yüzyıl dizisinde sıkça uygulandığı gibi allıkla-kontur arası bir bölgede ince bir hat şeklinde uygulamayı düşünerek de aldım..
Peach, Downboy'a çok benziyor, azıcık daha sıcak bir tonu, tamamen mat...
Angel'ın rengi çok tuhaf çok açık kahve-bej, Chocolate'ın rengine benziyor aslında ama ince ışıltıları var, kesinlikle sim boyutunda değil..
Ruja aşık oldum Hotmama'nın ruj hali :) Hotmama'nın biraz daha pembesi ve çok ince altın ışıltıları var. Simli rujlardan nefret ediyorum ama bu şekilde kahve tonlu bir Clinique ruja bayılmıştım. Işıltı işi sakat yani :) LSS550 Indian Pink
Cherry Culture Lip Balm, sanırım 20 dolar civarında bir alışverişten sonra ücretsiz, zaten 1,5 dolar falan fiyatı. O nasıl bir çikolata kokusu.. Çikolata bile öyle çikolata kokamaz :D
Özetle bu alışveriş karşısında sevindirik olmayacak kimseyi tanımıyorum :)
Cherry'den L.A. Girl, L.A. Colors, Duo, Beauty Blender, China Glaze, NYX gibi markalardan ve tanımadığım uygun fiyatlı pek çok markadan alışveriş yapabilirsiniz..
Benim sonraki hedefim Sleek mat far paleti, The Balm Meet Matte Nude, Wet n Wild farlar, Revlon fondöten... Biraz durulup ürün azalttıktan sonra bunlar için Sleek'in kendi sitesine ve Beauty Joint'e dadanırım. 

14 Mayıs 2013 Salı

Nisan Favorileri-Yüz Fırçaları RT-ELF-CS



Nisan favorileri diye başlayıp, bitirememe ihtimalimin yüksek olduğu yazı dizimin ikincisine hoş geldiniz efendim :)
Fırçaları bile iki yazıya böldüm, nitekim göz fırçalarının fotoğraflarına yazı yazmak bile uzun bir vakit alınca geniş geniş anlatayım istedim..
İlk kez favoriler yazısı yazdığım için fırçaları da ekledim, genel anlamda favori fırçalarım da diyebiliriz yani..
Kullandıkça elimdeki diğer sünger ve fırçalardan da bahsetmeye devam ederim..
1-Real Techniques Expert Face Brush
Öncelikle ben bu fırçaya çok çıldırmıyorum... Çünkü bahsedildiği gibi çizgilenme yapmıyor falan değil, yanlış kullanımda bu fırçayla bile hata yapmanız olası.. Fondöten uygulamak için sürekli ELF powder brush kullandıktan sonra elimin alışması biraz zaman aldı, kıl boyu kısa olduğu için aynı kuvvetle uygulamaya devam ederseniz yüze daha fazla basınç iletiyor, sık kıllı olması da buna bir etken..
Bu fırçayı en etkili kullanma yöntemi, elin üzerinden ya da cam tabaktan fondöteni alıp, yüze dokundurup çekerek yani tamponlayarak uygulamak ve yuvarlak hareketlerle dağıtmak.. Düz bir şekilde sağa sola ya da aşağı aşağı çekerseniz her fondöten fırçası gibi çizgi çizgi oluyor..
Yüzüme dik tutmaktansa, yassı fondöten fırçaları gibi hafif açılı tutarak yan yüzlerini kullanıyorum, kılları bu yönde kısalarak gittiği için fondöteni tutuşu ve uygulaması çok başarılı. Dik tuttuğumda söylediğim gibi fazla  basınç yapıp yüzümü acıtıyor. Biraz hassasız da :) En sinir özelliği tabii ki temizliği... Hemen yıkamayıp toplu yıkamaya bırakırsam, sabunun üzerinde çitilesem bile bembeyaz olmuyor. Alışveriş detayları için Amazon yazıma bakabilirsiniz, almak isteyenlere yardım edebilirim.
2-Real Techniques Blush Brush
Allık uygulaması için yine yan yüzlerini kullanıyorum. Bu fırça da diğerinin aksine çok uzun kıllı olduğu için çok fazla esnek, allığı sürerken aksi yönde yamuluyor resmen.. Allığı tozutmadan, az ürün alarak uyguluyor eliniz bu duruma alışana kadar az mı geldi çok mu oldu diyip birkaç kat uygularsanız aslında hiç de doğal bir uygulama çıkarmıyor ortaya :) Bu yüzden bazen sinirimi bozuyor, pudra için kullanıyorum kendisini. Yine de hakkını yemeyeyim allığı doğal uyguluyor ve kolay temizleniyor. Özellikle bir iki defa kullanılmış halleriyle fotoğrafladım, çünkü sık kıllı olmasına rağmen ELF powder ve complexion fırçaların daha temiz kalabildiğini görün istedim.
3-Studio Basics Fondöten Fırçası
Studio Basics'in ismini hatırlamadığım ama Trendyol'da vs sıkça satılan yüz setindeki fondöten fırçasını kapatıcıyı pıt pıtlamak için kullanıyorum, aslında bu iş için üçgen süngerler daha kolay ve daha çok tercih ediyorum ama bu fırça da açılı kesilmiş kıllara sahip ve diğer fondöten fırçalarına göre biraz kalın kesitli olduğu için seviyorum. Ayrıca Fred Farrugia krem bronzer'ı uygulamak için de kullanıyorum-dağıtmak için ELF stipple ya da Ecotools'un dörtlü setteki fırçasını kullanıyorum. Bu bronzer'ı soranlar olmuştu, sanırım hala satışı var o yüzden bahsedeyim, göründüğü kadar koyu değil, dağıtınca çok doğal duruyor. Ama bence çok gerekli bir ürün değil, set halinde almaya değmez..
4-ELF Studio Small Stipple
Nereye çekerseniz oraya gelebilecek bir fırça.. Benim göz altlarıma biraz büyük geldiği için, burun çevreme kapatıcı, fondöten sürerken kullanıyorum. Kontur, aydınlatma için krem ve toz ürünlerle kullanıyorum. Abisinden farkı daha sık ve yoğun olması. Kısa kıllı olması nedeniyle daha tok bir fırça bu yüzden kullanırken sağa sola açılmıyor..
5-ELF Studio Stipple
Dairesel kesitli olmadığını hissetmiş olmama rağmen bir fondöten, bir allık uygulaması için iki tane almıştım. Tabii ki Inglot falan gibi sık kıllı ve tam dairesel olmadığı için fondöten uygulamasında zayıf kalıyor. Yuvarlama hareketine müsait değil, tamamen pıtlatarak fondöteni uygularım diyorsanız deneyebilirsiniz. :)
Onun dışında allık uygulamasında çok başarılı, yalnız duo-fibre yapısından dolayı allığa dokundurduğunuzda toz toz olmayan ürünleri bile tozutuyor. Allığı abartanlar için çok ideal. Yine toz ve krem kontur ürünlerini ve Essence sıvı allığı dağıtmak için de bu fırçayı kullanıyorum..
Ben %50 indirimle 1,5 dolara almıştım, bu fiyata bulamazsınız ama ELF UK sitesinin fiyatları da fena değil.. Bunu almayın gidin Flormar alın diyemem çünkü kullanmadım ama Flormar fırçalardan yıkadıkça boya aktığı için ben artık almıyorum. Bu fırçalarda studio serisinde asla dökülme olmuyor, fiberlerin uçları inceltilmiş yüzünüzü acıtmıyor yani çok yumuşak :)
Tek sorunları her zaman aynı kalitede olmuyor aldığım iki fırçadan birinin sapı oynuyordu örneğin.. Normal seri de kıl döküyor..
6-Coastal Scents Fan Brush Black
Şu anda sitesinde başka bir çeşidi var sanırım. Benim ilk fan fırçam ve bu şekilde stipple seçmekle çok doğru karar vermişim çünkü aydınlatma, allık, kontur her işi yapıyor. Tüm renkleri birbirine karıştırmak için çok başarılı, zaten kocaman.. %40 indirimle 1.49 dolara almıştım :)
Kesit kalınlıklarını ve boyut farklılıklarını görebilmeniz için şöyle bir fotoğraf çektim..
7-ELF Studio Complexion Brush
Fazla pudra kullanmadığım için bu fırçayı yıkayıp, geldiğinden beri çeyiz diye saklamışım resmen... Fakat son dönemlerde ciddi düşünüyoruz.. İnanılmaz yumuşak, saplı bir kabuki gibi düşünebilirsiniz, kabukiye göre dar olsa da sık ve yumuşacık kıllarıyla pudra, allık her şey uyguluyor.. Sabitleme pudrasını dokundurarak uygulamak için çok iyi.. Allık uygularken yukarı doğru çektiğinizde açılarak yanağınızın şeklini alıyor. Yani her noktaya bir kerede ulaşıp eşit bir uygulama yapmış oluyorsunuz. Ne demek istediğimi çok anlatamadım ama öyle yani :) Yassı, yarım porsiyon kabuki gibi tipini ben çok sevdim :) 
8-ELF Studio Powder Brush
Aaa son fırçaya geldik, daha birkaç saat yazardım oysaki :) Şekilden görüldüğü gibi fondöten uygulaması için düşünüyorsanız Expert fırçayla arasında ciddi boyut farkı var. Ama uygulaması bana hala daha kolay geliyor. Benim yüzüm için kesinlikle çok büyük, burun çevreme pek uygulayamıyordum. Fakat sağa sola çeke çeke fondöten- bb krem uygulayanlar için bile hataya mahal vermeden sonuca ulaşıyor bu fırça.. Yoğun kılları sayesinde fondöteni ince bir tabaka halinde yayıyor, kesinlikle ürün emmiyor. Bunu anlamanın en kolay yolu da likit ürünlerle kullanılmasına rağmen fırça görsel olarak kirlenmek bilmiyor.. Dikine saklıyorsanız üstü toz olabilir, bu yüzden çekmecede bile olsa her kullanımdan önce fırçaları parmağımla açarak silkeliyorum, temiz bile olsa kuruturken böyle olabiliyor çünkü.
Bunu kullanırken fırçayı fondötene batırmak yerine, genelde fondöteni parmağımla yüzümün çeşitli bölgelerine dokundurup daha sonra yaymaya başlıyorum...
Pudra için çok tercih etmiyorum, zira Bilgen'in uyguladığı şekilde bana çok ağır kaçan bir pudra uygulaması olur sanırım :s Küt bir fırça olduğu için sabitleme pudrasıyla bile bu fırçayı yan yana hayal edemedim şu an. İsminin powder brush olması da bize ELF'in bir şakası zaten :)
Yine aynı kapanış cümlesiyle gireyim.. Buraya kadar okudunuz mu?
"Kes tıraşı özetle hangi fırçayı alalım yani?" Diyorsanız, açın Amazon'u RT Expert, ELF stipple, powder, complexion'ı alın. Fondöten, allık, pudra her ihtiyacınız görülsün... Sonra gümrükten geçmesin, ben de blogu kapatıp gideyim :)
Herhalde tüm bloglara en çok giden soru "uygun fiyatlı fırça nereden alırım" oluyordur. Ben buradan sadece Essence göz fırçalarını, Ecotools ve Studio Basics'in bir setini aldım. Cloud10 sitesine de verecek eurolarım yok açıkçası bu yüzden riski göze alıp amazon ve coastal scents sitelerinden alışveriş yaptım ve ELF'lerimi sağ olsun arkadaşım Amerika'dan getirdi. Anneler günü indiriminde alamadıysanız yine bir %50'de The Balm'ın fırçalarını tavsiye ederim size de...
*Ben yazmaktan yorulmuyorum, siz de okumaktan yorulmuyorsunuz ya bayılıyorum size :)
*Sizi bu eziyetten kurtarmak için video çekmek istiyorum ama evim müsait değil. Cesaretim, zaten yok :)
Bilgen'in canlı yayınında bile heyecan yaptım konuşamadım :s Gerçi izleyenler "yeter bi sus da Bilgen konuşsun" demiş olabilir. Merak edenler için o canlı yayınlar silindi, acuk özele girmiştik :)
*Gelen adrese göre, hediyelerim bir öğrenciye gidecek bu yüzden çok mutlu oldum... Yeni çekiliş için biraz bekleyebilirim. Bazı nedenlerle hırs yaptım, blogun "kalitesini" arttırmam lazım :) Bu yüzden şimdiye kadar üşenip yazmadığım ürünlerle ilgili deneyimlerimi paylaşacağım..
*Tüm bedenim ağırırken şu yazıyı yazabildim ya daha da bir şey demem kendime ;)

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Rossmann'dan Alterra ürünleri ile ilgili gelen yanıt..

Merhaba Seçil Hanım,
 
Öncelikle Rossmann’a göstermiş olduğunuz ilgiye çok teşekkür ederiz.
 
Alterra grubu ürünleri tamamen doğal hammaddelerden üretilir. İçlerinde koku ve esanslar olmadığı gibi bu ürünler normal ürünlere göre daha kısa ömürlü olurlar çünkü içlerinde koruyucu katkı maddeleri bulunmaz. Bazı kişilere ürünlerin içerisinde parfüm ve esans olmadığı için ürünlerin genel kokusu itici gelebiliyor. Bu ürünler açıldıktan sonra genelde 12 ay (Ambalajın genelde altında bir yuvarlak kutu resmi bulunur ve yanında 12 M veya 18 M gibi ibareler bulunur, bu işaret ürünün açıldıktan sonra ne kadar süre bozulmadan kullanılabildiğini gösterir) boyunca bozulmadan kullanılabilen ürünlerdir, açılmamış halde ise çok daha uzun süre muhafaza edilebilirler. Fakat ürünlerin fiyatı ile ilgisi yok bu durumun, Rossmann ürünleri her zaman muadil piyasa ürünlerine göre uygun fiyatlı ürünlerdir. İndirimlerimiz ise sizin de bildiğiniz gibi değişik dönemlerde değişik ürünlerimize her zaman uyguladığımız standart insertimiz ile birlikte yayınlanır.
 
Biz yine de emin olalım, sizden ricam lütfen aldığınız Alterra ürünlerini mağazamıza geri götürün, mağaza müdürümüz Alper Bey ürünlerinizi kontrol edip birebir değiştirecektir.

Bu durumda zaten ürünleri geri götürmeme gerek yok. Aldığım ürünlerin devamı yoktu muhtemelen.
Sadece bir tanesinde son kullanma tarihi yazıyordu ona da 4-5 ay gibi bir süre vardı, aslında far için yakın bir süre... Napsam bilemedim..
Şimdi ben bu ürünleri bu şekliyle kullanmaya çalışacağım da ürünlerin kokusunu bastırmak için kullanılan kimyasallar, bozulmasın diye konulanları düşünerek diğer ürünlerimi nasıl kullanacağım acaba..
Üffff sinir oluyorum bu konuya arkadaş! Biz doğalız, acayip doğal markayız diyen ünlü markalar "paraben var ama azcık var, paraben yok ama bu çabuk bozulur, aslında paraben o kadar da zararlı değil" dedikçe ben çıldırıyorum.. Ne kullanacağımı şaşırdım.. 

12 Mayıs 2013 Pazar

Gratis Anneler Günü İndirimi-Gerçekten Son Alışverişim :)

Bugün söze nereden girsem bilemedim.. Anneler gününün ne derece anlamı kaldı, hangi ananın kıymeti bilindi tartışılır.. Hatay'da yaşananlar insanın kanını donduran boyutta.. Birileri anlaşıyor, birileri can veriyor.. Konfeti patlatılsa korkudan yerinden zıplayan kendimi düşünüyorum, yanığın ne büyük bir acı olduğunu düşünüyorum... Devamını yazmayayım...
Bugün ailece babaannemi ve yengemi ziyarete gittikten sonra avm'ye uğrayarak başka bir Gratis'e gittim. Diğer mağazada cd vermemelerine takmıştım kafayı, bu mağazada da cd kalmamış Bioblas maske hediye ettiler :) Gözümü karartıp Meet Matte Nude'u alacaktım var olan 6 paleti de parmaklama odunluğunu göstermişler.. Nude Tude'a gözüm kaydı ama ışıltıları daha mağazadayken karışmış, simleri mat farların üzerine dökülmüş falan, ben de yine bakım ürünlerine dadandım.. İndirim bugün bittiğine göre tek tek fiyat yazmama gerek yok ama tüm aldıklarım 35 lira civarında tuttu...
Yeni çekiliş için bir şeyler alayım dedim ama sanırım başka çekiliş yapmayacağım, benim çekilişleri pek sallayan olmuyor zira :))
Yardley markasını denediniz mi? English Rose parfümünü koluma sıktım, arabada koklaya koklaya geldim, almadığım için delicesine pişmanım 20 lira civarındaydı indirimsiz. İlk indirimde denemenizi tavsiye ederim. Yeni gelen ürünler arasında E vitamini jeli ve buğday bir şeysi gibi kremler gördüm, özellikle jeli, makyaj bazı olarak bakım yapması için alacaktım, fakat onlarda 20 liraya yakındı, değer mi bilemedim..
Elviven duş jelini ilk kez deneyeceğim, aile boyu bol bol kullansınlar, fiyatı 4,50 idi.. 
Alüminyumsuz deodorantı da artık bir zahmet deneyeyim dedim... Elimdekilerin bitmesine daha çok var ama önümüz Adana'da bir yaz cehennemi.. Bu da 4,50'den %40 indirimli..
La ligne güneş kreminden bir tane de anneme aldık. Lazere gittiğimiz için kollar koruma altında, pahalı kremler yüze :) Aslında kakao kokulu 50 faktörlü çok güzel bir krem vardı ama paraben içeriyordu ve UVB koruması yoktu, yine bunu tercih ettim..
Maskelerimi kullanmaya söz vererek kolajen ve aloe veralı maskelerden aldım. Beğenirsem indirimsiz de alınacak fiyattalar zaten 1,75...
Parfüm sevdam olmadığı için, Avon'dan uygun fiyatlı parfümler, bol bol kozmetik, kilo kilo duş jeli falan stokladığımıza göre artık alışveriş yapmayayım, bu son olsun :)
Hah, bugün bir de ona üzüldüm.. İndirimin son günü, Adana'daki hepi topu 3 avm'den birindeki Gratis'e girdim ve her bir The Balm paletinden en az 3 tane vardı.. Maybelline ve Essence standının yarısı falan boşalmışken Loreal, The Balm vs yerli yerindeydi.. Gratis'e özel markaları da hem fazla bilmiyorlar hem de indirimin farkında değiller sanırım. Ürünler satılmamış kalmış diye neden üzülüyorsun, manyak mısın derseniz, evet özel günler eşittir tüketim toplumu ama haftasonuna denk gelen indirimlerde bile insanlar bir şey alamamış, alım gücü diye bir şey kalmamış.. Adana'nın zenginleri tükenmez ama orta gelirli ve altı aileler için çok üzülüyorum, en çok onların geleceği çalınıyor.. Seslerini çıkarmamaya da devam etsinler.. İnsanlar yanarak ölürken, sırıtarak "provakasyona gelmeyin" diyen siyasilere alkış tutmaya devam etsinler..
Bu arada The Balm standında bir hanımla tanıştım. Yanlış anlamadıysam hamileymiş, bu yüzden Balm'dan ürün bakıyordu ben de bir şeyler tavsiye ettim, blogumun ismini sordu, unutmadıysa ve okuyorsa ona da sevgillerimi iletiyorum... Anneler gününüz kutlu olsun =)
Gratis'ten her geçişimde bir Yardley denerim ben artık..
Üçüncü bir çekiliş başlatsam arka arkaya çok mu saçma olur? Gerçi mini çekilişler yapacağımı söylemiş bulundum ama... Bu konuda fikirlerinizi bekliyorum :)
*İndirim var diye Essence alma ucuz marka o, pahalılardan al diye akıl veren Gratis kızlarına, Meet Matte Nude parmaklanmış ama olsun bir daha bulamazsın demelerine, The Balm'ın far bazının indirimli halinin 27 lira olduğunu söylemelerine, %40 indirim ilk saatlerde sisteme geçmediği halde gelen müşterinin satışını yapıp göndermelerine, indirim oranlarını onun ona, onun bana sormasına hiiiç bir şeycikler demiyorum yine... Kadınlar günündeki isyanı duyup, anneler gününe daha iyi bir indirim ve rekabetle girmeleri hoş oldu ama çalışanların bilgisini arttırma, kasa sistemlerini düzenleme ve ürünlerin tester gibi kullanılmasına da el atsalar şahane olacak..

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Rossmann Alterra Alışverişi-Reklamlar Hakkında...

Watsons yazısına ekleyecektim ama yine çenem düştü, kabul ediyorum...
Rossmann'da anneler gününe özel değil de daha genel indirimler vardı sanırım.. Çok kısa süre bakabildim, Alterra'da %50 indirim olduğunu görünce denemek istedim. Daha önce hiçbir şeyini kullanmadım. Ürünleri organik sertifikalıymış, kimyasal maddenin neyi organikse :s İçinde bitki yağları falan olduğu yazıyor ama inanılmaz kötü kokuyorlar.. Son kullanma tarihi geçmemiş ve tüm ürünlerin kokusu aynı değil, yani bozulma kokusu mu bilmiyorum ama kullanılacak gibi de değil. Rossmann'a mail attım, dilerim yanıtlarlar..
Farın ışıltısı, renk verişi falan çok güzel hatta çekilişe ilave yapmak için de alacaktım iyi ki almamışım :s
fiyatları çok uygundu el peelingi 3,45 diğerlerinin ne olduğu fişte yazılmamış 3,60 4,60 8,40 yazıyor. Hangisi hangisi bilmiyorum ama Adana Rossmann'da RDL, Alterra gibi kendi markalarında pek sirkülasyon yok anlaşılan, dolayısıyla bu eski ürünleri gidin alın diyemem..
Fiyat etiketinde peeling okuyup, el kremi almışım, hatta blogda da öyle yazmışım, hatta bugün ellerim ıslakken sıktım ve içinden krem çıktı :) Nihayetinde ürünün üzerini okuyabildim.. :s Ve tabii ki o da korkunç kokuyor..
Kozmetik alışverişlerinin dışında beni en çok mutlu eden ise 15 yıldan sonra sanal bebek bulup almam oldu. Çocukken çılgıncasına oynardım, hatta geçirdiğimiz bir trafik kazasında elimde sanal bebek vardı, saatini ayarlıyordum. Bir süre çocukcağızın yüzüne bakmadım korkudan :D 
Dün sevgilimin yüzünü görebildim sonunda.. Elimde bebeğim çocuklar gibi şendim :) Aslında okurken daha az görüşebiliyorduk :s Şimdi başka bir şehirde çalışsa da haftada bir beni görmeye geliyor ve beni deli gibi mutlu ediyor. "Sevmiyor bu adam beni" diye çıldırmamı önlüyor yani.. 
Sanal bebeğin mutluluğu, gece kafamı yastığa koyana kadar sürdü... Ve anladım ki bebek doğurmak ciddi sabır ve emek işi ve akıllı adam işi değil tam kadın işi :) 5 dakika sonra cırlayıp, ötmeye başladı. Bastım reset'i pandamı öldürüp uyudum :) Sanal olduğu için pek sevinerek :)
Bunu önceden hissetmiş olacağım ki sevgilime "sence ben çocuk bakabilir miyim?" diye sormuştum dün, "3 gün sonra sıkılır atarsın" dedi :D Deli gibi bebek isteyen iki sevgili arasındaki tarihi konuşmadır herhalde..
Bahsetmek istediğim son konu ise şudur ki; bu yayınlanan son reklam var ya işte o beni deli ediyor.. Ama reklamı yayınlamış olmam değil, reklam hakkında bu kadar konuşulması... Ve benim de her şeyi eleştirirken, reklamı yayınlamış olmamın eleştirilmesi.. Öncelikle, ben her şeyi eleştirmiyorum, yapılan bir şey varsa onların kötü yanlarını eleştiriyorum ki bu moda haline geldi bir sürü blogda "bunu böyle yapmayın, şöyle yapın" yazıları görmeye başladım. Benim amacım pek bu değildi.. Ya da her şeyi eleştiren, dobra kız falan diye tanınmak gibi bir amacım yoktu, o yazıları laf olsun diye yazmıyorum, tamamen kendi analizlerim, kendi yaşam görüşüm doğrultusunda beni çılgına çeviren olayları, kimseye saldırmadan, kendi cümlelerimle, kendi blogumda yazmayı hedefledim. "Adsız" olarak gidip birilerine çemkirebilirdim ama buradan paylaştım ve işin tuhafı, eleştirdiğim o yüce, tapılası, büyük bloglar(!) benim yazdıklarımı zaten görmeyecekler, onlardan benim gibi nefret eden insanlar tarafından taktir ediliyorum sadece. Yani onlar yine görmüyor ve kendilerini değiştirmek gibi bir çabaları yok. Ki insanların kendilerini değiştirip, geliştirmek gibi bir çabası olsa zaten, kendi kendini gözlemler, yanlış yaptığım bir şeyler var mı diye düşünür.. Ya da insanlara ben en büyüğüm, bilmem kaç yıldır blog yazıyorum, ipini koparan blog yazıyor demek yerine "ben de yanlış gördüğünüz bir şeyler varsa şu mail adresine yazın, valla alınmayacağım" falan der.. Özellikle birinde şöyle bir şey gördüm, aramalarda tüy bilmem nesi diye arayıp da gelmiş ne aradın da ne buldun şeklinde bir serzeniş var. E arayıp bulup geldiğine göre, aradığını bulmuş demek ki.. 
Makyaj yapıp fotoğrafını paylaşma cesareti gösteren herkes, kendini profesyonel makyöz ve kainat güzeli zannetmese ve egoyu biraz daha düşürse, bence bloglar arası bu tartışmalar son bulacak... 
Meramımı doğru anlatabilen bir insan olduğuma inanıyorum, bu yüzden buradayım ve yazıyorum. Fakat reklam yayınladım diye eleştiriliyorsam, blogu kapatıp gitmeyi dahi düşündüm. Çünkü, blog yazmaya başlayan birçok kişi bloguna reklam alıyor-bumads reklamlarından bahsetmiyorum, blogun sağında solunda her yerinde yer alan reklamlar- sponsorlu çekilişler yapıyorlar hiçbir sorun olmuyor ama geliri hakkında hiçbir fikriniz olmayan, bumads reklamları için neden hakaret ediyorsunuz bunu anlamıyorum.. Evet, bence de kötü bir reklamdı ama onlara göre çok mantıklı. Bloga konuk yazar almak gibi görmüşler ve atıyorum ben bloguma X kişiyi konuk yazar aldım, o kişi kendi blogunda da yazıyı yayınladı. Benim ve onun okurları o yazıyı görecek, istatistik bununla sınırlı kalacak. Onun yazdıklarından ben sorumlu olmayacağım gibi herhangi bir insanın blogunda okuduğunuz bir ürünü de gidip alın diye kimse garanti veremez- ki bloglarda ve videolarda görüp aldığım ürünlerin en az yarısından memnun değilim!
Yazıyı yayınlayanlar da eleştirdi, okuyanlar da. Yayınlayanlar "keşke ürünü gönderselerdi, ben kullanıp yazsaydım" dedi. E o zaman bu ne kadar güvenilir bir şey? Ürün gelmedi de haberi geldi diye bozuluyorsun yani.. Reklamı gayet ucuza getirmişler o açık ama etkileri ne kadar büyük oldu onu da artık kendileri hesaplasın...
Peki, ben neden yayınladım? Öncelikle Bumerang'a üye olduğumda iki reklam geldi, gelirini açıklamamız yasak, tek söyleyebileceğim gerçekten düşük.. Bu gelire ihtiyacın var mı derseniz, benim yok, zaten yazılarımı bile okuyan sayısı düşük olduğu için reklamı kimse tıklamaz. Gelen teklifi yayınlamanız, teklif gelme oranını arttırıyor, ben biraz bunu görmek istemiştim. Asıl mesele ise, yazıyı açıp baktığımda ben de şaşırdım ama her Bumads içeriğinde olduğu gibi yazının sonunda Bumads içeriği olduğu belirtildiği için, insanların bunun bir reklam olduğunu anlayabileceğini düşündüm. Fakat tüm bloglara gelen, tüm eleştirilerde reklam olduğu anlaşılmış olmasına rağmen eleştiri ve hakaret hat safhadaydı. Yahu hiçbirini açıp okumadım diyorsunuz, asla gidip almam diyorsunuz. Açıp okumadıysanız ürünün ne olduğunu, alınıp alınamayacağını neye göre anladınız? Ya da ilk defa mı tüm bloglarda aynı anda yayınlanan bir yazı gördünüz? Evet ben de nefret ediyorum ben de açıp okumuyorum ama çok tıklanan, çok okunan blogların buna ihtiyacı var belki? Hatta var ya da yok kişilere saldırma hakkı veriyor mu bu bize? Belki işinden ayrıldı, elindeki ürünleri yazıyor, kullanıyor, onlarla makyaj yapıp yayınlıyor. Daha önce de yazmıştım blog yazarak zengin olunmuyor ama oradan gelen paraya ihtiyacı olan insanlar da olabilir. Para için kalitesiz blog yazmakla karıştırmayın bunu.. Benim bu reklamla ilgili tek eleştirim, yazının başından itibaren yazıyı kimin hazırladığı ve bu bloga ait olmadığı yazmalıydı... 
Bunun dışında gidip, firmalara ürün yollasınlar ya da çekiliş düzenlesinler diye yalvaran insanlar yerine bırakın bumads yayınlasınlar. Bunu da tabii ki yanlış anlamayın birçok firma kendileri teklif ediyor çekilişi ama yalvaranların var olduğunu da biliyoruz..
Sonuç olarak, ben bu yolda değişmedim, yanlış gördüğümü yine söylerim fakat bloglarla ilgili sistemleri de iyi bilmek gerekir. Ben bumerangı öncelikle yazarkafe aracılığıyla, trafiği arttırmak için kullanıyorum.. Bundan sonra gelen teklifleri yayınlama durumum muhtemelen yine içeriklerine bağlı olacak. Eleştiriler geldi diye asla yayınlamam demiyorum, çünkü emek verip yazdığım yazıları bile okumayanların eleştiri hakkı olmadığını düşünüyorum. Direk bana gelen eleştiriler, sevdiğim ve okuduğunu bildiğim arkadaşlarım tarafındandı bu yüzden ciddiye alıp bu yazıyı yazdım... Bu yazının içinde Bumerang'ı rahatsız edecek şeyler varsa da kusura bakmasınlar artık, onlar benim çekiliş yazımı bile yazarkafede yayınlamadı :)

Watson's Anneler Günü İndirimi Alışverişi

Aaaa Watson's'a gitmişşş... Beni Atasay'dan daha çok mutlu edecek cümle :) Sanki daha çok şey alırdım gibi geliyor ama kadınlar gününde de liste yapmamıştım ne denk gelirse alırım demiştim, sonra indirimlerine küsüp Watson's'a uğramamıştım bile. Bu indirimde cuma günü gündüz gidince fazla kimse yoktu, görevli kadın o kadar ilgilendi ki rahat rahat mıncıklayıp ürün seçemedim. Tabii ki evde koyacak yer bulamamam hasebiyle almadığım her şey benim kârıma oldu. Pure Beauty'lerde 3 al 2 öde değil de direk bir %50 falan olsaydı ya da diğer bakım ürünleri daha indirimli olsaydı daha çok saldırabilirdim. Ama sadece Superdrug Mud Therapy Sensitive Deep Cleansing Mud Mask aldım. (Yazarken yoruldum, kesin üşenmeden kullanırım ben bunu!) Yine nem maskesi mi kullanmalıyım, kil maskesi mi sorunsalımı yönelttim ve "ikisi de" yanıtını aldım.. Hassas ciltler için olan bu kil maskesini tavsiye etti.. Fiyatı 4,99 Hassas cilt demişken Avene termal suya aşığım.. İnanılmaz bir his bırakıyor, hemen yazmak istiyorum ama nasıl anlatsam bilemiyorum... 
 Selesta sabunların ikincisi bedavaydı, bir tanesi 3,25. Kükürtlü ve ardıç katranlı zeytinyağlı olanları yüz ve saçımda kullanmak için aldım. Standart alışveriş saçmalığım.. Yağlardan sonra kullanmak için saç sabunu alırım, kullanamam vücuda kalır :)
NYC ojeler resmen talan edilmişti.. Ama eminim ki ünü bilindiğinden değil, geçen haftaki oje kampanyasından :) Turbo Dry Top Coat'ı çok merak etmiştim raftaki tüm ojelere baktım, kasa önünde buldum. Toughen Up! Strength'e aslında ihtiyacım yok tırnaklarım gayet sert ve kırılmaz ama bazen çukurluklar ya da çizgilenmeler oluşuyor. Düzensiz beslenmeye üst cila napsın.. Belki bir şey yapar diye aldım :)
Sonunda bir köpük allığım oldu.. Hassas ciltten mi bilmem ama diğer bir saçmalığımdan bahsedeyim, bazen resmen cildim makyaj tutmuyor! Peeling, nemlendirme her şeyi denedim.. Parmakla, bilimum fırçayla, süngerle sürdüğüm fondöten bazen kadife gibi dururken bazen noktacıklar ve çizgilenmeler şeklinde cildimin üzerinde ayrı bir katman gibi kalıyor.. Göz kapağım farı tutmuyor, aynı miktarda uyguladığım iki göz kapağından biri daha açık renk oluyor, fırçayla bir kerede uyguladığım allık yanağın bir kısmında hiç uygulanmamış gibi oluyor falan filan... Bilimum far bazı, makyaj bazını deneyip onlarla biraz kandırıyorum cildimi. Buna çare bulun demiyorum ama böyle bir şey yaşayan var mı merak ediyorum? Cildim fondöteni kabul etmiyor diye çok defa makyajı silip tekrar nemlendiriciden falan başladığım oldu yani..
Neyse, devam edelim.. Pek pudra insanı değilim, çünkü fondötenden daha fazla gözenek tıkıyor gibi geliyor.. Hele pudra süngeriyle pudra uygulayabilenlere çok şaşırıyorum, büyük fırçalarla kullandığımda bile fazla geliyor bana. Bu yüzden fondötensiz tek başına-kapatıcı bir şekilde uygulayabilmek için Alix Aviean Terracotta'sını sonunda alabildim.. Gratis'te indirim daha fazlaydı ama standı yok. Bourjois standı da Watson's'ta zaten yoktu, Gratis'ten de kalkmış! :s
Pudranın yapısı çok tuhaf, diğer terracottalar gibi sert yapılı, fırçaya-parmağa incecik gelen bir pudra değil, gayet yumuşak enteresan..
Maybelline köpük allığı da pudra yapılı allıklardan bıktığım için aldım. Yine gözeneklerimi tıkadığını düşündüğüm için.. (Yoldaki 4 adet NYX allığı görmezden gelirsek..) Essence gibi bu allıklarında hepsi simliydi, renk skalasının sınırlı olacağı köpük allık gibi bir kategoriye simli renkleri sıralamak bence çok saçma.. En az ışıltılısı 04 rengi geldi kayısı ile açık şeftali arası bir renk..
Rimmel apocalips rujdan nefret edip bir tane daha aldım.. En azından bu daha kolay bir renk, daha önce aldığım sanırım Luna'ydı, applikatöre fazla geliyor, çizgileri belli ediyor falan filan pek sevmemiştim. Bunun da rengi biraz ölü ama pembe alt tonlu nude bir kalemle kullanılabilir..
Küçük Rimmel allığı görevlinin ısrarıyla aldım zaten uygundu fiyatı, çok ince ışıltıları var. Beni çantaya at yanında gezdir diyor :) Rimmel'in bronzer gibi olan üçlü allığı ile olan nefretimden sonra bunu beğenmeyi diliyorum..
NYC ojeler 3,49 (aa 3 al 2 öde devam ediyormuş fişi görünce fark ettim :))
Rimmel Apocalips ruj 6,99
Alix Avien Pudra 21,32
Rimmel allık 3.35
İndirim uygulandıktan sonraki son fiyatlarını yazdım. Çünkü Fişteki ilk halleri katalog indirimi ile yazılmış, Turkcell indirimi uygulanınca %44 gibi görünmüyor ama ürünün ilk fiyatını hesaplarsanız toplamda %44 olduğu anlaşılıyor..


9 Mayıs 2013 Perşembe

Avon Katalog 5 Parfüm ve Eczane Alışverişi

Avon'dan da sıkılmam bir ay sürdü, hiç şaşırmadım :) Bu katalogda alacak bir şey bulamayıp tavsiye edilen ve merak ettiğim parfümleri aldım ama henüz hiçbirini beğenemedim. Gratis'ten gelip üstüne bunları deneyince erkek parfümü bile var şu anda üstümde :s Elite Gentleman ve Amour parfüm gelecek katalogda satışa başlayacak sanırım, bu yüzden indirimli aldım. Elite duş jeli hediyeli 20 lira. Klasik bir erkek kokusu, tıraş losyonu gibi..
TTAA Amour EDP yaseminli diye okumuştum ama henüz bir yasemin kokusu alamadım kendisinden..
Bunun da panoroma satışındaki fiyatı 18,60 idi. Temsilci iseniz panoroma katalogundan bir sonraki katalogda satışa çıkacak ürünü indirimli alabiliyorsunuz, zaten genelde sonraki kataloglarda kampanya bile olsa o fiyatta olmuyor ürünler..
Soft Musk, fotoğrafa sığmayan kocaman banyo köpüğü ile set halinde indirimliydi 18,67'ye geldi.
Ve Little Black Dress'e de 20.92 ödedim, en çok bunu merak ediyordum, vücut spreyini çok seviyorum çünkü. Arkadan görünen vücut spreyi de 3,60 onu da henüz sevemedim :s
Parfümleri teker teker tekrar deneyeceğim ama en nihayetinde gündelik kullanım için gayet uygun fiyatlara almış oldum.. Kampanya bitmeden bir göz atın bence..
Çok mağdurum ben bugün yahu :(
Bu arada bir iki gün önce eczaneden Avene termal su ve Sudocrem aldırdım anneme. Delicesine kullanmak istiyordum ama almayı unutuyordum, ilk gün biraz hüsrandı ama ikinci sabah yani bugün biraz daha umut verdi Sudocrem :) İkisini de büyük boy istedim, Sudocrem 125 gr 20 lira. Avene sanırım 150 ml, kavga dövüş 3 lira indirimle 25 lira. Netten fiyatına bakıp söylemiştim anneme, başka eczaneler yanında numuneler de verirken benim dermokozmetik ağırlıklı satış yapan eczanemin kazıklama çabasına hayranım..

Gratis Anneler Günü İndirimi Alışverişim

Hani geçen gün söylemiştim, özel günlerin sonuna blog linkimi ekleyen aramalar geliyor diye, bugün de o aramaları kırmadım sizin için alışverişe gittim :)) Gratis indirimi 9-10-11-12 Nisan'da geçerli..
Aslında aklımda pek bir şey yoktu köpük allık falan istiyordum, nitekim kozmetiğe fazla dalmadan yine bakım alışverişi oldu Gratis'ten. Ve mutlu olacağıma sinirle ayrıldım yine.. Gratis'e özel indirimler 12'ye kadar kasaya yansımadı, ürünleri bir zahmet ayırdılar, sonra geri döndüğümde sepetin üzerinden kilolarca başka ürünü çıkararak alttan kendi alacaklarımı buldum :s
Renkli kozmetik namına pek ihtiyacım  yoktu ama kapatıcılarımla mutlu olmadığım için Maybelline Affinitone ve Essence fırçalı aydınlatıcı kapatıcı aldım. Maybelline'den de bu tarz alacaktım ama yapısı o kadar da hafif gelmedi bana, ürün miktarı fazla olduğu için Affinitone seçtim.. 
Garnier BB'yi de aldığıma pişman oldum 20 lira üzerinden %30 indirim uygulamışlar, zaten normalde de 14 lira :s Maybelline'in kapatıcılığını az bulduğum için yazın mutlulukla kullanmayı diliyorum..
The Balm'dan alacak pek bir şeyim kalmadı, fırça alacaktım ama fırçaya da doymuş durumdayım, yeni Meet Matte paleti aldım kasada indirimsiz 74 lira olduğunu duyunca, anında bıraktım.. Hiç farınız yoksa ya da toprak tonlarında yoksa her şekilde alınır, çünkü gramajı fazla. Yani normalde fiyatını hakkedebilir ama sırf indirimde diye almak istemedim.. Bu yüzden kendimi Essence quattro ile kandırdım..
Ve meşhur Pastel allıkların da turuncusu ışıltılı olduğu için pembeyi seçtim, elimde denediğimde bayılmadım ama  bu fiyata bulunsun diye almış oldum..

La Ligne markasını diğer indirimlerde deneyip beğenmiştim güneş kremi, ağız duşu, beyazlatıcı ve hassas dişler için diş macunu, ince telli saçlar için hacimlendirici şampuanını aldım. 30 koruma güneş kremi kolay emiliyor, bu markanın ürünleri paraben içermiyor fakat şampuanda SLS var. Yeni gelen birçok marka vardı onlardan da Finesse hacim şampuanı seçtim, SLS ve parabensiz..
Kokusunu bir şeye delice benzetip hatırlamadığım La Casa de los Aromas İspanyol arkadaşın vanilyalı parfümünü aldım 15 ml buram buram şekerli bi şey kokuyor, bulucam :))
Diğer indirimlerde aldığım maskeleri çok kullanmışım gibi kayısı ve badem yağlı çamur maskesi aldım, ilk kez çamur maskesi deneyeceğim aslında kuru ciltlere uygun gibi ama bakalım göriciiz..
Demirbaş kategorisinden; benri pamuk..
Renkli kozmetik %50 indirimli, Gratis'e özel markalar %40, Garnier %30
Ve indirimsiz haliyle fiyatlar..
La Ligne güneş kremi 11
La Ligne ağız duşu 3,5 (Öykü'ye sevgiler :))
La Ligne diş macunu 3
Finesse 7
La Ligne şampuan 3,25
Benri pamuk 3,25
Garnier BB cream 19,75
Maybelline Affinitone Kapatıcı 19,75 (Yuh bu ne zaman o kadar olmuş :s )
Essence kapatıcı 6,95
Essence dörtlü far 9,95
La Casa De Los Aromas Parfüm 4,5
Maske 2,75

Ve son olarak hiçbir şey hediye etmediği gibi, 75 lira üzeri alışverişe ücretsiz olan cd'nin %50 indirimli olduğunu söyleyen Gratis kızlarına hiiçbi şeycik demem..
Ayrıca anneler gününü diğer özel günler gibi indirime alet etmek istemezdim ama kader utansın :s

Nisan Favorileri-Saç ve vücut bakımı

Olmuş 9 Mayıs ben daha bilmem kaç bölüm halinde favoriler yazısı hazırlayacağım :) Zira bu benim ilk favoriler yazım ama tüm zamanların favorileri değil gerçekten bu ay kullandığım ve kullanmak zorunda olduğum için sevmeye çalıştığım ürünlerden bahsedeceğim. 
 Biliyorum bugün hepiniz Gratis'lere koşacaksınız Body Care&Spa vücut kremi ve vücut peelingi yine %40 indirimde koşun koşun alın :) Duş jelini henüz kullanmaya başlamadım ama bu bebeklerden daha önce bahsetmiştim mis gibi bal kokusu eşliğinde yumuşacık yapıyor, kremin emilimi rahat, ellerim için de kullanıyorum.. Paraben içermiyor ve dimethicone içermiyor..
The Body Shop Moroccan Rose kremi açtım ama bunlardan biraz şüpheliyim zira arkalarında 2004 falan yazıyor fakat TBS onların piyasaya çıkış tarihi olduğunu söylüyor, olabilir fakat daha önce blogumda tartışma konusu olan 2004'ten itibaren etiketlerde sağlık bakanlığı ibaresinin kullanılmamasını göz önüne alırsak, 2004 etiketli body butter'ın arka iç etiketinde ithalatı sağlık bakanlığına bildirilmiştir tarzı bir şey yazıyor. Bir sorun varsa getirin değiştiririz dediler, bir sorun olabileceğini biliyor yani... Mağazaya gidebileceğim zamana kadar az da olsa kullandım. Önceki kullandığım shea'dan daha hafif yapılı, losyondan yoğun ama bunu da sevdim tam yazlık..
Down Under Natural's vücut kreminden çok memnun değilim ne yazık ki... Emilimi müthiş hızlı, bunu da ellerim için kullanıyorum ama bu mevsimde bile çok işe yaramıyor, yapış yapış bir hissi asla yok ama yumuşak bir his de yaratamadan cilt tekrar kuruyor.. Bu 50 ml'lik boydu, sanırım orjinali daha büyüktür ama Down Under'ın seyahat boyları her yerde var, önce denemenizi tavsiye ederim ;)
Bunların dışında saç bakımında Doa hindistancevizi yağı ve keratin maskesi, Oriflame hindistancevizi yağı, Avon Argan yağı serum falan gibi şeyler de kullandım ama ürünler birbirine girdiği için, etkilerinden emin olunca yazarım :)

Kerastase Bain Preventaion, dökülen, dökülmeye meyilli saçlar için sık kullanıma uygun şampuanı, serumuyla birlikte aldım. Kıyamadığım için serumunu kullanacağım günlerde kullanıyorum, tek başına 50 lira. 50 lira eder mi derseniz, banyodan sonra tüyleriniz ürpermiş gibi, saçlarınızın arınıp, köklerin açıldığını hissediyorsunuz ama fakat, lakin SLS ve bilimum paraben içeriyor, bu fiyata en azından SLS'den kurtulun ya da seçkin kuaför salonlarında değil markette sattın sayın Loreal!
Down Under Natural's ve Loreal Elseve'in sıvı saç kremlerini kullandım son zamanlarda. İnce tel ve dökülme sorunu yaşadığım için krem kullanmıyordum bu yüzden saçlarımı tarayabilmek için sıvı saç kremi kullanıyorum. Loreal çok çok hafif yapılıydı, saçımı yapış yapış yapmadan taramamı sağlıyordu (kırmızı kapaklı beyaz olanı kullanıyorum) herkesin çok beğendiği siyah Gliss spreyin biraz yapışık bir ürün olduğunu düşünürken Loreal'e aşık oldum fakat her yere uçuşup parke, seramik ne varsa buz pisti gibi kaygan hale getiriyor.. Bu bağlamda DU Lansmanında, saçın sadece köklerden mi beslendiğini, saç uçlarından emilim olup olmadığını, dimethicone'dan dolayı suni bir kaplama ile kayganlık hissi oluştuğunu, o reklamlardaki çatallaşmış saç uçlarının bu tip ürünler kullanıldığında gerçekten neme doyup sakinleşip sakinleşmediğini sordum. Nitekim, Down Under Natural's Argan Oil ailesinin geri kalanı gibi sıvı saç kremi de argan yağı içeriyor ve saç uçlarının gerçekten yağı emebildiğini söylediler.. Ne cins bir insanım yahu hem böyle tuhaf komplo teorilerim var hem de emer mi emmez mi diye düşünmeden yağ bakımı yapıyorum :))
Neyse efendim özetle, bu sprey Loreal'den azcık daha ağır gibi geldi ama kokusu çok güzel ve fazla sıktığım da bile ağırlaşma yapmadı ve biraz saçı düzleştirme etkisi var diyebilirim. Tek kusuru kahverengi kapağı kapanmak ve açılmak bilmiyor.. Bu yüzden kapağı geçirmeden, üstüne oturuyorum sadece..
Avon Little Black Dress vücut spreyini yazlıkta bir kadından almıştım, biraz rengi değişmiş gibiydi ama muhteşem kokuyor.. Pudramsı, hem kadınsı, hem masum çok güzel bir koku. Pek muhterem Weba'cığımın da tavsiyesiyle parfümünü de aldım yarın sabah elimde :) Bu noktada bir salaklıkla birkaç lira eksik sipariş verip avona 8,5 lira kargo ödemek de ciğerime oturdu, bazen çok cimrileşebiliyorum :) 
Ayrıca genelde vücut spreyi kullanamıyorum boğuluyorum.. Bu çok da rahatsız etmiyor ama biterse parfümden devam ederim...
Nivea'nın siyahlarda leke yapmayan deodorantının kokusunu çok beğeniyorum bu da yine hafif, tertemiz bir koku. Her gün dışarı çıkmadığım için evde bile kullansam bu tarz ürünleri bitiremiyorum, bir gün biterse elimde bir tane de alüminyumsuz olanı var tesadüfen almışım, bu tip hadiselere daha önceden takmıyordum.
Nivea Double bir şey :) Çift etkili, çok vaatli bir ürün daha.. Sıvı roll-on'ları seviyorum Adana sıcağında çok etkili olmasa da deodorantla boğulmak istemediğim günlerde kullandım. Bu arada Isana deo-krem bulunamıyormuş galiba ne antipatik ve antihijyenik bir olayı var onun öyle yahu :s
Perceive EDP liseden beri aşık olduğum, uzun süreden sonra tekrar kavuştuğum ve resmen Avon'u kazıklayarak aldığım sevgili parfümüm :) Bu 30 ml'lik boyu çantaya atmalık süper oldu, gerçi bence yeterince kalıcı ve orta ağırlıkta ama olsun :) Notalara bakarsak biraz karışık armut, erik bile var :D Ama sandal ağacı ve vanilyanın varlığı yeter.. Hatta bu parfümü hayal ederek Doa sandal ağacı duş jeli aldım ve direk annemlere havale ettim..

Buraya kadar gelebildiniz mi? Bu yazı niye 2-3 parçaya bölündü anladınız di mi? Yine çenem düştü :)
Öperim
Daha yatacağım, uyumaya ve dünyaya fazla sövmemeye çalışacağım..
Sonra yatcaz kalkcaz hooopp Gratis, sonra orada muhtemelen ürünleri ayırdıkları için kavga dövüş hoop başka Gratis'e, oradan 20 km ötedeki Watson's'a, oradan üniversite şenliklerinde Mustafa Özarslan'la buluşmaya... Evet, cins bir insanım, Türk Halk Müziği dinleyen gençlerin son neferlerindenim :))